İLETİŞİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ

İletişimin temel özellikleri şunlardır:
  1. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak gerçekleşebilir.
  2. Kullanılan sembollere, alıcı ve kaynak farkı anlamlar verebilir.
  3. Sözcüklerle ve beden diliyle gerçekleşir.
  4. Sözel olmayan iletişim duyu organlarıyla algılanabilir.
  5. Geri – bildirme gereksinim duyan çift yönlü bir eylemdir.
  6. Meydana geldiği ortamdan etkilenir.

Etkin bir iletişim kurulabilmesi için aşağıdaki özellikleri taşıması gerekir:
  • İletişim sürecinde, mesaj, hedef kitlenin dikkatini çekecek şekilde dizayn edilmelidir. Mesajın kodlanmasında, yayınlanmasında, dağıtılmasında buna özel bir önem verilmelidir.
  • İletinin kodlanmasında kullanılan simgelerin iletiyi gönderen kadar, iletiyi alacak ve algılayacak hedef tarafından da bilinen simgeler olmalıdır.
  • İletişimin etkili olabilmesi için, ileti, insanların bireysel gereksinimlerine seslenmeli, bu gereksinimlerin farkına varmalarına, gidermelerine yardımcı olmalıdır.
  • Hedefin temel değerlerini, tutumlarını, grup normlarını bilmek ve ona göre mesajı kodlamak, iletişimin etkinliğini artırır.
  • İletinin hedef tarafından tam olarak algılanabilmesi için en uygun medya türü seçilmelidir.
  • İletilerdeki bilgilerin dikkat çekebilmesi ve kolay algılanabilmesi için, yabancı bir ileti göndermekten kaçınmak gerekir.
  • Etkin iletişim kurabilmek için, hazırlayıcı iletişim süreci ile hedef kitlenin bilgi/algılama düzeyi yükseltilmelidir.
  • İletişimde hazırlayıcı iletişim çabasına rağmen, kırılmayacak dirençlerin de olacağı unutulmamalıdır.
  • İleti, başlangıçta, hedefin değer, tutum beklenti ve davranış kalıplarına ters düşmemeli; hedef iletiyi kabule hazır duruma getirmelidir. Doğru mesaj, doğru zamanda verilirse etkin olur.
İletişim sürecinde, en basit anlamda bir gönderici ve bir alıcının olması gerekir. Bu sürecin ereği, göndericinin düşüncelerini alıcıda oluşturmaktadır. Bu aslında insancıl iletişimin evrensel özürdür. İletişim konusu olan şey, alıcının duyu organlarını harekete geçirecek biçimde bir dizi simgeyi içerir. Başka bir deyişle iletişim, bir süreç ve bu süreç içindeki tüm öğelerin, zaman içinde karşılıklı olarak etkileşmesidir.

İletişim her zaman her yerdedir. İletişim günümüzde insanın gündelik yaşamının yaklaşık dörtte üçünü kapsayan bir olgudur. Başkalarıyla her türlü ilişkide, radyo, televizyon, gezete ve kitap gibi kitle iletişim araçlarından yararlandığımızda konuşuyor, okuyor, dinliyor, yazıyor ve izliyoruz. Başka deyişle iletişim zamanımızın çoğunda etkili oluyor. Ayrıca, bir gülümseme, bir el hareketi, konuşurken, dururken araya konan mesafe, yakaya takılan kırmızı bir karanfil, buluşma yerine önceden / zamanında / sonradan gelme, bir resim, bir grafik, bir karikatür, sözlü ve yazılı dil dışında yararlandığımız ve uyarıldığımız iletişim kodlarının örneklerindendir. Bunların yanısıra trafik lambaları, reklam afişleri, uyarı yazıları, çok açılmış bir radyodan kulağımıza çalınan sözler, sokakta, dükkanda, otobüste istemeden de olsa duyduğumuz konuşmalar/tartışmalar vb. iletişimin her zaman her yerde yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olduğunun kanıtıdır. Kısaca, insanın yaşamı bazen gönüllü, bazen de zorunlu olarak içinde yer aldığı bir İletişim ağı içinde geçmektedir.

İletişimde temel amaç çevre üzerinde etkin olmaktır. Her iletişim durumunda insanların kendilerine özgü beklenti ve amaçları vardır. Schramm (Bkz. Berlo 1960:18), bunları "gecikmeden ödüllendirilme"ye yönelik beklentiler ve "sonradan ödüllendirilme"ye yönelik beklentiler olarak sınıflandırır. Örneğin, yazarın yazısını yazarken, öğretmenin dersini verirken, siyasetçinin topluluğa seslenirken duydukları heyecan ve bunun hedef aldıkları insanlarla anında paylaşılacağını ummaları birinci türde beklentilerdir. Buna karşılık yazarın kitabının satışının çok olacağını, öğretmenin ileride takdir göreceğini, siyasetçinin oylarını arttıracağını umması ikinci tür beklentilere örnek verilebilir. Kısaca, birinciler "tüketime" yönelik; ikinciler "araçsal" beklenti ve amaçlardır.

Düşünecek olursak, insanın doğumundan başlayarak ölümüne değin ne kadar çok ve çeşitli iletişim yaşantısı kazandığını görür ve şaşırırız. İletişimle buyururuz, yalvarırız, isteriz, severiz, kızarız, bilgileniriz, bilgilendiririz, saklarız, açıklarız vb... Bunca zahmete, bazen doyum sağlasa da çoğu zaman üzücü ve eziyetli ilişki ve iletişim yaşantısına neden katlanırız?

Berlo'ya göre (1960:12) çevremizi"... amaçlı olarak etkilemek, değiştirmek İçin iletişim kurarız." Böylece birey açısından iletişim edilgen bir varlık olmak yerine çevre üzerinde etkili olabilme temel amacını taşır. Çoğu kez bu temel amacın bilincinde olmaması, alışkanlıklarına ve o varsaydığı amaçlara göre davranması bu gerçeği değiştirmez. Görünürdeki neden ne olursa olsun iletişimde temel amaç, çevre üzerinde etkin olmak, başkalarının tutum ve davranışlarını belirlemek, geliştirmek ve değiştirmektir.

İletişim anlamların paylaşımıdır. Duyularımızın ses, ışık, renk, hareket, koku, tat gibi uyarıcılarla uyarıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Bunlardan algıladıklarımızı anlamlara, iletilere dönüştürdüğü için çevremizi belli bir düzen içinde görüyor ve kavrıyoruz. Başka deyişle, belli uyarıları anlamlı iletiler olarak algılamaya koşullandığınız için bunları değerlendirip anlamlandırabiliyoruz. Sesi uzaktan gelen bir cankurtaran arabasının sireni ilkel bir toplumun insanı için ne denli yabancıysa; bilmeyen birisi için Japonca bir konuşma da o denli anlamsızdır, iletişim değerinden yoksundur. Kısaca, bireysel ve toplumsal yaşantılarımız hangi uyarıcıların nasıl anlamlandırılacaklarını belirler.

İletişim değişik katmanlarda gerçekleşir. Bizi kuşatan iletişim ağı seçip algıladığımız uyarıcılar, davranışlarımızın kaynağını oluşturur. Davranışlarımız işlevsel açıdan birkaç katmanda gerçekleşir:
  1. İnsanın içinde kendi kendine yaşadığı iletişim katmanı;
  2. başkalarıyla, sözcüklerle/simgelerle gerçekleşen iletişim katmanı;
  3. her iki durumda da iletilerin aktarımına eşlik eden psikolojik tepkilerin belirlediği katman. Bu sonuncusu iletişimde içten ve/veya dışarıya iletilenin içeriğine katılan kızgınlık, yakınlık, sevgi, nefret, sevinç, üzüntü gibi tepkilerden oluşur. {Myers ve Myers 1976:14).
Ayrıca iletişimde,
  1. İçerik düzeyi
  2. İlişki düzeyi ayrımı da yapılabilir.
Birincisi, iletinin bildirme yönü; ikincisi yönerge (içeriğin nasıl anlaşılması gerektiğini dile getiren) yönü ile ilgilidir (Watz-lawick ve diğerleri 1979: 49).
  • Konuşmamanızı rica ederim.
  • Lütfen konuşmayınız.
  • Konuşmak yasaktır.
Yukarıdaki örnek verilen iletiler içerik düzeyinde bir eylemin yapılmaması ile ilgili isteği dile getiriyorlar. İçerik düzeyinde aynı olmakla birlikte, bu üç iletinin ilişki düzeyleri birbirinden değişiktir; birbirlerinden değişik ilişkileri tanımlarlar. Sözlü ve yazılı dildeki kodların düzenleniş biçimi kadar, duruş, bakış, kılık kıyafet gibi sözsüz kodlar da iletilerin içeriğini hangi ilişkiler içinde değerlendirmemiz gerektiğini belirlerler.

0 yorum:

Yorum Gönder