0 com

ÖRGÜT VE ÇATIŞMA: III.ÇATIŞMA YELPAZESİ

III.ÇATIŞMA YELPAZESİ

Bahsi geçen tanımlardan da anlaşılacağı üzere genel kabul gören bir çatışma yoktur. Bunun sebebi düzeyi farklı olan bütün anlaşmazlıkların ve farklılıkların çatışma olarak nitelendirilmesidir. Sözlü atışmadan, fiziksel şiddete kadar benzer olaylar çatışma olarak adlandırılmaktadır. Bu konuda çatışma kavramı, basit farklılıktan şiddete uzanan bir yelpaze olarak değerlendirilmektedir.

Çatışma statik bir kavram değildir. Bir evreden diğerine geçebilir. Bu geçiş direkt olmayabilir. İhmal edilen bir çatışma kendiliğinden bitebilir veya evreden evreye sıçrayabilir. İşte bu nedenle; çatışmanın başarılı bir şekilde ele alınması ve anlaşılması örgütlerin sahip olması gereken önemli bir beceridir, denilebilir. (Varhol, 2000, s.2) Çatışmayı anlayabilmek için çatışmanın hangi evrelerde ne ifade ettiğini gösteren tablo aşağıda verilmiştir.

TABLO I


KOŞULLAR

I. EVRE

BASİT FARKLILIK

II. EVRE

ANLAŞMAZLIK

III.EVRE

UZLAŞMAZLIK

IV.EVRE

KAMPANYA

V.EVRE

YASAL

ÇEKİŞME

VI.EVRE

ŞİDDET VE

KAVGA

ÇÖZÜME

GÖTÜREN

SÜREÇ


Tartışma

Tartışma

Pazarlık

Kanıtlama

Pazarlık

İkna

Baskı

Yanlılık

Çekişme

Şiddet

Kullanma

PROBLEM

ÇÖZME

DAVRANIŞI

Ortak problem çözme

Seçenekler üzerinde tartışma

Ussal kanıt

Oyunu kurala göre oynama

Duygusal ve mantıki stratejiler kullanma

Hakim veya jüriye kanıtlar sunma

Psikolojik yada fiziksel şiddet kullanma

TARAFLAR

ARASINDAKİ

İLİŞKİ

Dostluk

Arkadaşlık


Taraf tutma


Muhalefet


Rekabet


şmanlık


şmanlık

AMAÇLAR


Diğerini kapsar

Diğerini

kapsar

Diğerini

dışlar

Diğerini

dışlar

Diğerini

dışlar

Diğerini

yok eder

TARAFLA-RIN

YAKLAŞIMI

İşbirliği

Anlaşma

Tartışmacı

Uzlaşmacı

Kazan-Kaybet

Dostça olmayan

Kazan-Kaybet

Dışlayıcı

Kazan-Kaybet

Dışlayıcı

Bir araya

gelemez

İLETİŞİM


Açık

Dostça

Açık fakat

Kasıtlı

nırlı

Gergin

nırlı

Planlı

Kontrollü

Bloke

Şiddet dışında kapalı


KARAR

VERME

Ortak

Ortak karar ve anlaşma

Uzlaşma ve arabuluculuk yoluyla ortak karar

Oylama yada üçüncü taraf kararı

Hakim,jüri yada mahkeme kararı

Diğer tarafı zorlama yoluyla kontrol


MÜDAHALE

OLASILIĞI

İhtiyaç yok

Tarafsız üçüncü kişinin arabuluculuğu

Tarafsız üçüncü kişinin arabuluculuğu yada uzlaştırması

Tarafsız kişi kararı,oylama,

seçim

Uzlaştırma Hakim yada Jüri

Güç kullanarak müdahale



MUHTEMEL

SONUÇLAR

Ortak anlaşma ve tatmin

Tarafların tatmin olduğu kabul edilen anlaşma

Ödün verme

Bir taraf kazanır. En az bir taraf tatminsiz

Bir taraf kazanır yada çekilir. Kazanan memnun kaybeden kabul eder ve tatminsiz

Bir taraf kazanır kaybeden kırgın ve çaresiz

Biri kazanır. Her ikisi de zarar görmüştür. Biri ortadan kaldırılmıştır. Korku vardır.

KONTROLDEN

ÇIKMA

OLASILIĞI


Çok düşük


şük


Orta


Yüksek


Yüksek


Çok yüksek

Tablo I : Çatışma Yelpazesi

Kaynak : Emin Karip, Çatışma Yönetimi, Pegem A Yayıncılık, Ankara 1999, s.12


III. I. BASİT FARKLILIK

bu evrede ciddi olmayan basit uyuşmazlıklar söz konusudur. Tarafların istekleri vazgeçilmez değildir. Anlayış ve işbirliği çözüm için yeterlidir. Herhangi bir müdahale ters tepebilir. Basit farklılığın ardında, ciddi problemler varsa çatışma evre değiştirebilir.

III. II. ANLAŞMAZLIK

Bu evrede uyuşmazlık gün yüzüne çıkmıştır ve kutuplaşma başlamıştır. İşbirliği yerini pazarlığa, anlayış ise yerini tehditkar ifadelere bırakmaktadır. Hakem aracılığı ile sorun çözülebilir.

III. III. UZLAŞMAK

Kutuplaşmanın netleştiği ve gerilimin yükseldiği aşamadır. Farklılıklar ihmal edilmediği için çatışma başlar. Etkileşim tarafların veya bir hakemin belirlediği koşullara bağlıdır. Taraflar kazan yada kaybet tutumu ile hareket ederler. Karşılıklı olarak teklifler, kanıtlar, ikna çabaları ve tehditler ortaya konulur. Bütün tarafların fedakarlık yapması, birinin kazanması yada herkesin kazanması durumu ile çatışma bitebilir. Kutuplaşma netleşmişse, gerilim yüksekse ve taraflar duyguları ile hareket ediyorlarsa, varılan anlaşma memnuniyet vermeyebilir. Bu durumda taraflar arasında daha yoğun çatışmalar görülebilir.

III. IV. KAMPANYA

Taraflar arasında iletişim sınırlıdır. Çözüm; oylama, seçim yada tarafsız hakem kararına bırakılır. Bu evrede ikna önemlidir. İkna için mantıki ve duygusal yöntemler kullanılır. Ortak çözüm söz konusu değildir. Kazanmak yada kaybetmek vardır. Taraflar, oylama sonucu veya hakem kararını memnun olmasalar bile kabullenmek zorundadırlar. Aksi yöntemler ise çatışmayı alevlendirir.

III. V. YASAL ÇEKİŞME

Karar, hakim yada bilir kişiye bırakılır. Tarafların bunları seçme şansları yoktur. Kazanmak için tanık ve delil sunmak zorunludur. Uyuşmazlığı çözecek mahkemeyi kanunlar belirlemiştir. Karar tüm tarafları bağlar. Uyuşmazlığın niteliği yasal çözüm gerektirmiyorsa mahkemeye gitme yerine arabulucu yöntemi tercih edilmelidir.

III. VI. ŞİDDET VE KAVGA

Son evredir. Amaç karşıya fiziksel zararlar vermektir. Bu evredeki çatışma bireyler ve örgütler için yıkıcıdır. Fiziksel güç kullanmak şiddetin belirgin özelliği olsa da psikolojik, ekonomik, politik vs. şiddet türleri de yıkıcı olabilir. Bu noktaya gelmiş uyuşmazlığın alt evrelere düşürülmesi zordur. Tüm tarafların zarar görmesi kuvvetle muhtemeldir. Kaybeden veya alt edilen taraf daha sonra yeniden şiddet kullanmak üzere geri çekilmiş olabilir. Bu durum şiddetin ertelendiğine işarettir. (Karip, 1999, s.6-12)

0 com

ÖRGÜT VE ÇATIŞMA: II.ÇATIŞMA BENZERİ KAVRAMLAR VE ÇATIŞMA KAVRAMININ SINIRLARI

II.ÇATIŞMA BENZERİ KAVRAMLAR VE ÇATIŞMA KAVRAMININ SINIRLARI

Çatışma kavramı ile ilgili literatüre bakıldığında, kavramın diğer bazı kavramlarla – yanlış olarak - eş anlamlı yada zıt anlamlı kullanıldığına rastlanılmaktadır. Bu konuda en fazla görülen yanlışlık çatışmanın rekabet ve saldırganlıkla eş anlamlı, işbirliği ile de zıt anlamlı olarak ele alınmasıdır. Çatışmanın bu kavramlarla karşılaştırılması, sınırlarının belirlenmesi açısından yararlı olacaktır.

Rekabet, birden fazla bireyin yada grubun, arzulanan bir hedef için gayret göstermesidir. Aşırı rekabet çatışmaya sebep olabilir. Fakat çatışma ile rekabetin aynı şey olduğu söylenemez. Örneğin; A, B ve C firmalarının televizyon pazarladıklarını varsayalım. Aralarındaki rekabet, firmaların aynı tüketici grubunu ele geçirmek istemelerinden kaynaklanır. Amaç, diğerlerini zarar ettirmek değil kendi karını maksimum düzeye çıkarabilmektir. Pazar, firmalar arasındaki anlaşmalar çerçevesinde işler ve firmalar kabul edilmeyen davranışlarda bulunmazlar. Rekabet sonucu kaybeden acı verici sonuçlarla karşılaşabilir. Her şeye rağmen rekabetten maksat acı çektirmek değil kazanmaktır. Aşırı rekabetin çatışma ve düşmanlığı yol açması da mümkündür. Örneğin; Galatasaray ve Fenerbahçe klüpleri yüzyıla yakın bir süredir aynı amaca ulaşabilmek yolunda yoğun bir rekabet halindedirler. Bu durum bir çatışma olarak görülemez. Ancak, iki kulübün futbol takımları arasındaki şampiyonluğu etkileyecek bir müsabaka 1-1 berabere devam ederken son dakikada hakemin ihtilaflı bir penaltı kararı vermesi, müsabakanın tarafları arasında açık çatışmaya hatta saldırganlığa sebep olabilir. Özetle, çatışma ve rekabet arasındaki ilişki yakındır. Rekabet içermeyen çatışmalar olabileceği gibi (örneğin, değer farklılığı) çatışmaya yol açmayan rekabet durumları da olabilir. Örneğin, Galatasaray- Fenerbahçe futbol müsabakasının centilmence tamamlanması açık çatışmaya yol açmaz sadece gizli çatışma potansiyeli taşımakla kalır.

Çatışmanın hatalı olarak eş anlamlı kullanıldığı başka bir kavram ise saldırganlıktır. Saldırganlık; kendisine yönelik bir tehlikeden kaçınmaya çalışan bir bireye yada gruba yönelen, tasarımlanmış bir zarar verme eylemi şeklinde tanımlanabilir. Çatışmanın kısmen saldırganlık içinde gizlenebildiği söylense de iki kavram arasında bazı noktalarda farklılıklar vardır. Bir tanesi, çatışma genellikle rekabet ve engellemeden kaynaklanır. Saldırganlık ise rekabet ve engellemede dahil birçok koşuldan kaynaklanabilir. Saldırganlığı ortaya çıkaran sebepler, sosyal koşullar (tahrik...), çevresel koşullar (gürültü...), kişisel koşullar (soy...) olarak adlandırılabilir. Dolayısıyla saldırganlığın çatışmayı da kapsayan daha geniş bir kavram olduğu söylenebilir. Çatışma ile saldırganlık arasındaki bir diğer farklılık, bu iki kavramın kaynağında olan güdülere dayanır. Çatışmada temel, amaca ulaşmaktır. Bu bağlamda karşı tarafa kızma vb. davranışlar gösterebilir. Saldırganlık ise çatışmanın tersine karşı tarafa zarar verme isteği gibi güdülerden kaynaklanır. Çatışma ile saldırganlık arasındaki sonuncu fark noktası, bunları gidermeye yönelik çözüm yollarıdır. Çatışma çözüm yolları pazarlık, üst hedefler oluşturma vs. iken saldırganlığın çözümü içinse örneğin cezalandırma kullanılabilir. (Baysal, 1996, ss. 305-307)

Çatışma konusunda literatürde görülen başka bir yanlışlık ise çatışma kavramının karşıtı olarak işbirliği kavramının kullanılmasıdır. İşbirliği, grup faaliyetlerinin istenilen amaçlar doğrultusunda etkin ve verimli bir biçimde yönlendirilmesidir. Bunun yanında çatışma olmayan her durumda işbirliğinin olduğu söylenemeyeceği gibi çatışmanın olduğu her durumda da işbirliğinin olmadığı söylenemeyecektir. Çatışmanın karşıtı olarak çatışma olmaması, işbirliğinin karşıtı olarak ta işbirliği olmaması düşünülmelidir.

Sonuç olarak; saldırganlık, rekabet ve işbirliği kavramlarının çatışma kavramı ile ilişkili oldukları ancak aralarındaki farklar nedeniyle çatışmanın sınırlarını belirledikleri anlaşılmalıdır. (Tevrüz, 1999, s.307)
0 com

ÖRGÜT VE ÇATIŞMA : I.ÇATIŞMA KAVRAMI

ÖRGÜT VE ÇATIŞMA

I.ÇATIŞMA KAVRAMI

Sözlük manası; “ aynı zamanda faaliyet gösteren ve birbirleriyle uyuşmayan arzu, fikir ve amaçların sebebiyet verdiği memnuniyetsizlik yaratan durum” demek olan çatışma akıllarda ,insana özgü bir kavram olduğuna dair çağrışım yapar. Bu konuda bilinmesi gereken ise, çatışmanın sadece insana özgü bir kavram olmadığıdır. Biz bu çatışmada önce, insan noktasından bakınca çatışmanın neyi ifade ettiğini kısaca tanımladıktan sonra, örgütsel açıdan çatışma kavramını inceleyeceğiz. (Okyanus Ansiklopedik Sözlük, 1985, s.1632)

Bilindiği gibi insanlar yaşamları boyunca çevreleriyle mücadele halindedirler ve rekabet ederler. Böylesi yaşam süreci içinde insanın fizyolojik, sosyolojik ve psikolojik vs. ihtiyaçlarının giderilmesine engel olan her türlü sıkıntıya, insan açısından, çatışma denir.

Çatışma kavramı tanımlanırken insan noktasından örgüt noktasına geçince genel olarak şöyle bir tanım elde edilebilir. Örgütsel çatışma; örgüt üyesi bireyler ve örgüt içi grupların beraber çalışmalarından doğan, örgüt faaliyetlerini durduran, aksatan, karıştıran dolayısıyla örgütün etkinliğini ve erimliliğini etkileyen, yönetimde önemli derecede zaman ve enerji kaybına neden olan olaylardır. (Eren, 2001, s.543) Başka bir ifade ile örgütsel çatışma kavramı, örgütte birden fazla birey yada grup arasındaki kıt kaynakların paylaşılması veya faaliyetlerin tahsisi ile yine bu bireylerin ve grupların arasındaki statü, amaç, değer, algı vs. farklılıklarından kaynaklanan anlaşmazlık olarak tanımlanabilir. Ne şekilde tanımlanmış olursa olsun anlaşmazlık, uyuşmazlık, zıtlaşma ve ters düşme çatışmanın ana unsurlarını oluştururlar ve örgütleri potansiyel çatışmalar için bir nevi mayın tarlasına dönüştürürler. (Varhol, 2000, s.2) Bu ve benzeri faktörlerin egemen olduğu ortamlarda, taraflar, çıkarlarına ulaşmak ve görüşlerini hakim kılmak gayreti içine girerler. Gayretin götüreceği durum ise çatışma halidir. (Şimşek,2001, s.238)

Örgütler başarıya ulaşabilmek için birbirinden farklı bir çok insanı amaçları doğrultusunda bir araya getirirler. Bu bütünlük içinde örgüt amaçları ile bireylerin amaçlarını dengede tutma sorunu yaşarlar ve yaşanan her dengesizlik durumu çatışma için başlangıç olur. örgütler ve bireyler sürekli büyümeyi ve değişmeyi düşünen organizmalardır. Örgütlerin ve bireylerin var oluş amaçları, yaşam ve değişim stratejilerinin farklılığı çatışmaya sebep olabileceği gibi bütünleşmeye de yol açabilir. Her ikisi de yaşayan organizmalar olan örgüt ve bireyin bir çok benzer noktaları vardır. Birey ve örgüt çatışması büyümeyi oluşturabilir. Çatışma; büyüme ve gelişmeyi oluşturan hareketlerden birisidir. Bu teori; örgütlerin ve bireylerin iç içe yaşadıkları gerçeği ile desteklenmektedir. Çünkü; örgütlerin var oluşu bireylere bağlıdır. Bireyler ise örgütsüz yaşayamazlar. (Bumin,1990, s.1)

Koçel’e göre ise çatışma; kişiler arası farklılıklar, amaçlardaki farklılıklar, değer yargılarındaki farklılıklar, algılama farklılıkları gibi farklılıklar nedeniyle ortaya çıkar. Yöneticiler ise farklılıkları yönetme işini yaparlar. (Koçel, 2001, s.533)

Robbins’e göre örgütsel yaşamın gerçeği olan çatışma; bireylerin içlerin, bireyler arası, grup içinde ve gruplar arası düzeylerde amaç algı, düşünce, inanç farklılıklarının yaşandığı her durumda ortaya çıkan evrensel bir kavramdır. Kelime olarak olumsuzluk manasına gelir. Tahrip edici etkisi; bireylerde stres ve depresyona örgütlerde ise verimlilik kaybı ve işten ayrılma gibi durumlara sebep olabilir. (Robbins, 1994, s.3)

Pondy’e göre standart karar verme mekanizmalarındaki bozulmalar, çatışma olarak adlandırılır. Söz konusu bozukluklar bireyin yada örgütün en uygun hareket seçeneğini tercih etmede güçlük sebep olarak çatışmayı meydana getirirler. (Pondy, 1972, ss. 269)

Bir başka yazar; çatışmayı, birbirlerinin amaçlarına ulaşmasına açıkça düşmanlık gösteren veya birbirlerinin amaçlarına ulaşmasına müdahale eden iki taraf arasındaki bir tartışma yada kavga olarak tanımlamaktadır. Bu müdahale karşı tarafın amacına ulaşmasına aktif olarak engelleme olabileceği gibi, bilgi saklama, kaynak vermeme gibi pasif bir eylemde olabilir. (Balcı, 1995, s.146) Çatışma , şiddeti yok etmeyi, insanlıktan uzaklaşmayı, barbarlığı, medeni düzeydeki kontrolün kaybedilişini, mantıksızlığı gösterdiği gibi, macerayı, yeniliği, gelişmeyi, açıklamayı, yaratmayı ve diyalektik düşünmeyi de gösterebilir. (Güney, 2001, s.87)

Literatürde çatışma için çok çeşitli tanımlara rastlansa da çatışmanın sosyal ilişkilerin ayrılmaz bir öğesi olduğu görüşü genel kabul görmektedir. Sosyal hayatın işleyişi içinde çatışmanın varlığı normaldir ve çatışma ile ilgili konular bu bakış açısıyla değerlendirilmelidir.(Erdoğan,1999, s.145) Şöyle ki; çatışma, amaçlar, inançlar, istekler, referanslar, düşünceler, algılamalar gibi kavramlar üzerinde mücadele içeren sosyal bir etkileşimdir. Potansiyel çatışma kaynakları hemen hemen sınırsızdır ve az önce sayılan kavramlar çerçevesinde çatışma sosyal ilişkilerde doğal bir olgudur. (Appelbaum, s.61)
0 com

İLETİŞİM VE ENFORMASYON

Geniş anlamıyla enformasyon; hangi kategoriye ait olursa olsun, bilgi ve yargı birimlerinin yayın, iletim, saklanma ve kaydında kullanılan donanım ve altyapının tümüne verilen addır. Enformasyon kelimesi her türlü bilgi ve haber ile bu bilgi ve haberlerin iletilmesini, depolanmasını ve pazarlanmasını sağlayan araçların oluşturduğu bütün anlamına gelir. Tek yönlü bilgi iletimine “enformasyon”, karşılıklı bilgi alışverişine ise “iletişim” (communication) denilmektedir. Enformasyon komünikasyondan farklıdır. İletişim, dinamik bir süreçtir. Kişiler yada toplumlar arasında haber, olgu, fikir yada ileti (mesaj) değişimi sürecidir; oysa enformasyon, bu sürecin sonunda ortaya çıkan üründür. Bir başka deyişle enformasyon; haber,bilgi,iletişim araçları, çıktıları(output) ve tüm kültürel faaliyetler olarak değerlendirilmektedir.

İletişim ve enformasyon süreçlerini açıklarken sık sık kullanılan “akış” ve “depolama” kavramlarını, iletişim ve enformasyona uyarladığımızda, her ikisi arasındaki farkı ayırt etme kolaylaşmaktadır. Çünkü iletişim, enformasyonu transfer etme süreci olduğundan, “akış” kavramıyla ifade edilebilir. Diğer yandan enformasyon, bilgi “depolama” ile ilgilidir ve bilgi toplamadan onu ancak “akış” yönüyle değerlendirebiliriz. Bu sınıflandırmaya göre “iletişim sistemi”, “akış” fonksiyonu ile ilgilidir; oysa “enformasyon sistemi”, enformasyona ulaşmayı ve onun dağıtımını kapsayan “bilgi depolama” fonksiyonu ile ilgilidir.


a)Sözlü İletişim Araçları:


Yazılı iletişim araçları dışında kalan araçlar, sözlü iletişim araçlardır. Sözlü iletişim araçları, bir iletinin sözlü olarak iletilmesini sağlar. Konferanslar, sözlü açıklamalar, telefon konuşmaları, sözle verilen emirler, duyurular vb. de sözlü iletişim araçlarıdır. İletişim araçları diğer bir şekilde aşağıdan yukarıya yukarıdan aşağıya ve yatay iletişim araçları olarak da sınıflandırılabilir. Bu sınıflandırmayı, sözlü ve yazılı olarak aşağıdaki gibi gösterebiliriz.

YUKARIDAN AŞAĞIYA

Sözlü

Yazılı

- Kişisel Yönergeler,

- Açıklamalar, Konferanslar,

- Komite Toplantıları,

- Telefon Görüşmeleri

- Sendikal faaliyetler

- Gizli haber

- Yönergeler,

- Mektuplar Ve Yazılı Notlar,

- Örgüt Yayınları, Bildirirler

- Resimler, grafikler

- İlan tahtası, faaliyet raporları

- Sendikal yayınlar

AŞAĞIDAN YUKARIYA

Sözlü

Yazılı

- Söyleyişler ve yüz tüze rapor verme,

- Görüşler, düşüneler

- Telefon görüşmeleri

- Toplantılar, konferanslar

- Gizli bilgiler

- Raporlar

- Kişisel mektuplar,

- Anlaşmalar,

- Davranış ve bilgi araştırmaları,

- Sendika yayınları

YATAY İLETİŞİM

Sözlü

Yazılı

- Açıklamalar, konferanslar, komite

toplantıları, raporlar

- Telefon görüşmeleri, örgüt içi iletişim

sistemleri, filimler,

- Sendikal faaliyetler, sosyal işler,

- Gizli bilgiler.

- Mektuplar, yazılı notlar,

- Örgüt yayınları,

- İlan tahtası ve büyük boy resimler,

- El kitabı ve temel kitaplar

- Yıllık faaliyet raporları,

- Sendika yayınları,

Şekil- Yukarıdan Aşağıya Aşağıdan Yukarıya Ve Yatay İletişim Araçları

b)Sözsüz İletişim:


İletişimin birincil aracı dildir; fakat mesajın gönderilmesinde ve alınmasında iletişime katkı sağlayan başka faktörler de vardır. Sözsüz iletişim veya vücut dili yoluyla; elbiseler, mekan kullanımı, kelimeleri vurgulayış biçimimiz, jest ve mimiklerimiz, göz hareketleri ve göz teması mesajımızı iletmede bize yardımcı olur. Sözsüz iletişim, beş temel fonksiyona sahiptir. Bunlar; sözsüz jestlerle sözlü mesajı pekiştirmek amacıyla kullanılan, olumlama hareketleri veya tekrar yine jestlerle kafayı olumsuz anlamda sallayarak yalanlama veya aksini iddia etme, sözlü mesajın yerine geçebilecek bir davranışta bulunma gözlerle mesaj iletme bu türe girer.

Göz teması, iki kişi arasında iletişimi geliştirmenin ve sözsüz iletişim kurmanın en etkili yoludur. İnsanlar her yerde ve her zaman sözlü ve sözsüz iletişimde bulunurlar. Vücut, ses ve sözcükler etkili ve önemli bir iletişim aracıdır. Sözsüz iletişimin en etkili ve dürüst aracı gözlerdir. Konuşmanın anlamını en çok etkileyen organ, gözlerdir. Karizmanın kaynağı da gözlerdir. Gözlerin kullanılışları itibariyle farklı anlamları vardır. Uzun süreli dik bakışlar hakimiyet kurma, etkileme ve cinsel isteği, gülen göz iyi niyeti temsil eder. Gözleri sık sık kaçırma ise karşınızdaki kişiyi kendinden üztün görme veya kişi ya da konuya ilgisizliğini gösterir.

Sözlü ve sözsüz iletişim, alıcı bakımından bir anlam yaratmak ve onu pekiştirmek amacıyla kullanılır. Sözsüz iletişimi; gönderici bir mesaj gönderdiği zaman, onu hisleriyle, duygularıyla ve vücut hareketleriyle sözlü mesajlarını desteklerler. Hatta vücudun duruşu, bize kelimelerin söylediklerinden daha fazla şeyler söyler.

Araştırmalar, yöneticilerin organizasyonda üç tür sözsüz iletişim kurduklarını göstermiştir. Bunlar: “İmajlar”, “mekan kullanımı” ve “vücut dilidir.” Mesajlar çoğu kez sözsüz iletişim yoluyla iletilir. Sözsüz iletişim, sözcüklerin kullanılmadığı tüm iletişim unsurlarını kapsar. Sözsüz iletişimde yakınlık, “kinesic” denilen vücut duruşu ve hareketleri gibi faktörler vardır. Mesajımızı her zaman sözlü olarak ifade etmeyiz. Konuştuğumuz zaman sesimiz, ses dalgaları aracılığıyla yayılır; fakat mesajımızı iletmenin tek aracı bu değildir. Sözsüz iletişimde mesaja eşlik eden işaretler vardır. Bu işaretler; yüz ifadesi, sesin vurgusu, el ve omuz hareketleri olabilir. İletişimde bazen bedenin dilini sözcüklerden daha fazla kullanırız.

Sözsüz iletişim, söz veya sözcük gerektirmeyen, jestler, mimikler, göz teması gibi faktörlerle kurulan iletişimdir. Dört tür sözsüz iletişim biçimi vardır. Bunlar; mekan kullanımı (proxemics), vücut hareketleri (Kinesics), duruş ve göz hareketleri, sözcüklerin vurgulu heyacanlı renkli ve coşkulu kullanımı (paralanguage) dir. Saydığımız sözsüz iletişim unsurları aynı zamanda sözlü iletişim sırasında da sürekli kullanılır. İnsanın gündelik yaşamında önemli rol oynayan sözsüz iletişimin temel fonksiyonları:

Tekrarlama: Biriyle iletişim kurduğumuz zaman, sözcükleri ve vücudun dilini aynı anda kullanırız.

Eşlik etme: Sözsüz mesajlar, sözlü mesajların yerine kullanılır.

Tamamlama: Sözsüz iletişimde tamamlamayı; bitirme veya bir şeyin nasıl yapılacağını açıkladığımız zaman veya belirli bir büyüklüğün, şeklin tarifinde, sözsüz iletişimin bu türünü kullanırız.

Aldatma: Bazen yanlış bilgiler vererek kasten diğer insanları aldatırız.

Düzenleme: Sözsüz iletişimin en genel amacı düzenlemedir.

c)Sözün Ötesi: Sesin Rengi Ve Müziği


Seçtiğimiz kelimelerle bazen, onların anlamalarından daha fazlasını anlatmak isteriz. Örneğin; ses tonunun vurgulu kullanılması(göreli olarak daha yüksek veya daha düşük bir ses tonuyla konuşmak gibi), alıcı açısından daha fazla ilgi uyandırır. Yüksek vurgu husumet anlamına geldiği gibi, düşük vurgu, sempatik bir tutum anlamına gelir. Sesin ve anlatımın niteliği; dingin bir ses tonuyla konuşmak mesajın etkinliğini artırır. Yüksek sesle konuşmak mesajın daha vurgulu olmasına yol açar. Hız ve ritm; çok hızlı konuşmak dinleyiciyi sıkar, hız oranı arttıkça bu öfkenin ve korkunun göstergesi olarak yorumlanır. Çok fazla duraksama ise, baskının ve direncin göstergesi olarak yorumlanır.

Paralanguage veya konuşmanın hızı, temposu, tonu, kalıcılığı, yüksekliği, gülümseyiciliği veya ağlayıcı bir ton içermesi sözün ötesini ortaya koyar. İnsanlar, göndericinin mesaj gönderiş biçimini dikkate alarak iletişime katkıda bulunurlar. Hızlı konuşma sinirliliğin, güvensizliğin veya kızgınlığın ifadesi olarak kabul edilir.


“Kinesics” adı verilen bu alana göre, her bir vücut hareketinin bir anlamı vardır. Tek başına bir hareketin anlamı bulunmayabilir ama sözlü iletişimle birlikte mesajın çok daha iyi anlaşılmasını sağlar. Sessiz iletişimin ikinci türü, “paralin guistik” adı verilen ses tonudur. Bu sözü sert bir biçimde vurgulamanın anlamı, aynı sözcüğün yumuşak ya da fısıldayarak söylenmesinden farklıdır.

Kişiler arası iletişimde ses tonu araya konan mesafe, giyim kuşam özellikleri, vücudun duruşu vb. gibi sözsüz iletişim öğeleri ilişkilerin düzeyini yansıtır. Ne söylediğimiz, büyük ölçüde nasıl söylediğimizden, vücut dilinden, sesimizin tonundan, davranışlarımızdan ve çevreden etkilenerek bir anlam ifade eder. Sesin rengi, yargılar oluşturmamıza, engeller kurmamıza veya yıkmamıza önderlik eder. Onu, kendi hakkımızda izlenimler yaratmak veya diğerlerinden edindikleri izlenimleri değiştirmek için kullanabiliriz.


d)Zamanın Dili


Bilim adamları, kültürden kültüre, zamanın insanı farklı biçimde etkilediğini ortaya çıkardılar. Örneğin, batılı sanayileşmiş kültürlerde, zaman geçmişte, şimdi ve gelecekte doğrusal / uzaysal bir değer olarak görülür. Bir Amerikalı, zamanı geçmiş ve gelecek arasında orta bir nokta olarak şimdinin hareketli olduğunu düşünür. Aksine diğer kültürler, geçmiş ve geleceği değil, yaşadığı her günü ve içinde bulunduğu anı duyumsar. Örneğin Yunanlılar kendilerini zaman içinde durağan olarak görürler.

e)Mekanın Dili


Bir iletişimci için kendisi ve alıcı arasındaki fiziksel mesafe, iletişim sürecini etkiler. Mekan kullanımı, iletişimde çok kapalı biçimde etkili olduğu için mekan kullanımının öneminin ve değerinin çoğu kez farkına varılamaz. Mekanı ilişkiler ve etkileşimler bağlamında değerlendirenler dört tür mekan anlayışı belirlerler: bunlar; mahrem alanlar, kişisel alanlar, sosyal alanlar ve genele alanlardır. Bu alanların kullanımı, bireysel ve kültürel farklılıklara göre farklı algılanabilmektedir.

  • Bireylerin algılama ve çevre kullanımına kısaca, “proxemics” denir. Çevre, vücudumuzun dışında kullandığımız uzaysal alanın sınırlarını ifade eder. Bu sınırlar rahatlama bölgeleridir. Bunlar huzur bulduğumuz bölgelerdir ve kültürden kültüre farklılık gösterir.
  • Bedensel temas: sözsüz iletişim yolarından biride bendensel temastır. Farklı bedensel mesafeler ortay koyarak, karşımızdaki ile çeşitli temaslar kurar ve bu mesafelere değişik anlamlar yükleyerek, mesaj iletmeye çalışırız.
  • Mekan kullanımı: insanlar, kendi çevrelerinde oluşturdukları boş mekanlarla da, iletişimde bulunurlar. Başlangıçta insanlara olan uzaklığımızı ayarlayarak onlara olan uzaklığımız veya yakınlığımızı anlatmaya çalışırız.

İnteraktif iletişimde fiziksel duruş, sözsüz iletişimin bir yoludur. Fiziksel çevre veya mekan, gönderici ve alıcı arasındaki mesafe ve çevreinin kullanım yönlerini kapsar. Kadınlar,hareketlerinde erkelere göre daha yavaş ve daha korumacıdırlar. Hareketlerinde erkeklere göre daha fazla ölçülüdürler. Erkekler daha fazla jestlerini kullanır ve daha fazla yargılayıcıdırlar. Ayrıca erkeler egemenlik ve güç gösterisi açısından çevrelerini ve statülerini daha fazla kontrol altında bulundurma gereği duyarlar.

f)Renklerin Dili:


Giyim kuşamda tarz kadar, renklerde mesaj iletme yeteneği vardır. Belli renklerdeki giyim kuşam, toplumsal statüyü belirler ve iletişimin düzenlenmesinde yardımcı olur. Kişinin beğenilerine, o anda içinde bulunduğu ruhsal durumu, karşısındakilere verdiği önemi, değeri ya da üstünlük taslama çabası içinde olup olmadığı sözleri ve bedeni kadar, g,y,m kuşamıyla da gösterir. Yerine zamanına uymayan giyim, çok değerli nice sözün üstünkörü dinlenmesine ve yanlış algılanmasına yol açar.

RENKLER

PSİKOLOJİK ETKİSİ

Kırmızı

Heyecanlandırıcı, uyarıcı, meydan okuyan

Mavi

Güvenlik ve rahatlık şefkat hissi verir

Turuncu

Keder, hüzün, rahatsızlık, yıkımlılık, düşmanlık

Siyah ve kahverengi

Kasvet, hüzün, keder, mutsuzluk ve melankoli

Mavi ve yeşil

Sakinlik, esenlik ve huzurluluk hissi

Mor

Vakar , olgunluk, azamet, heybet

Sarı

Hoş görü, neşe, şenlik,sevinç

Şekil- Renklerin İnsanın Psikolojik Yapısı üzerindeki Etkisi

1 com

İLETİŞİM TÜRLERİ

İletişim türleri, genel olarak üç başlık altında ele alınabilir. Bunlar; sözlü iletişim, yazılı iletişim ve sözsüz iletişim. Son dönemlerde yaygınlaşan elektronik iletişimi de bir iletişim türü olarak değerlendirmek gerekir. Elektoronik iletişim, elektronik araçlarla mesaj göndermeyi sağlayan iletişim türüdür. Bir başka sınıflandırma biçimine göre ise iletişim; kişinin kendisiyle iletişimi, kişiler arası iletişim, grup iletişimi ve kitle iletişimidir. İletişimin bir başka sınıflandırma biçimi iletişimin ortaya çıktığı yer açısından ele alınmaktadır. Söz konusu sınıflandırmaya göre iletişim; kişisel iletişim, örgütsel iletişim ve kitle iletişimidir.

  • Kişinin Kensidisiyle İletişimi


Kişinin kendisiyle iletişimi, ya da kişisel iletişim, bireyin kendisiyle kurduğu iletişimdir. Kişinin; ihtiyaçlarının, değerlerinin, tutum, davranış ve yeteneklerinin farkına varması, düşündüklerini ve hissetliklerini kavramaya çalışması kendisiyle geliştirdiği iç iletişimle mümkün olur. Bu bir anlamda kişinin kendisini hesaba çekmesidir. Bireyin kendi iç dünyası ile iletişimi; onun düşünmesi, hayal kurması, duygulanması, ihtiyaçlarının farkına varması, iç gözlem yapması veya rüya görerek iç dünyasından mesajlar alması, kendine sorular sorarak, bunlara cevaplar aramasıdır. İnsanlar başkalarıyla iletişim kurdukları gibi kendileriyle de iletişim kurarlar. Buna göre insanlar kendi kendilerine bir takım mesajlar gönderir ve sonra da bunları yorumlar.

Herhangi bir bireyi onun kişiliği tanımlar. Bireyin kişiliği üç yapıdan oluşan düzenli bir sistemdir. “düşünsel yapısını” oluşturan birinci yapısı, bu yapı kişinin sahip olduğu bilgileri ve bu bilgilerini nasıl bütünleştirdiğini ifade eder. Bir kişinin duyguları, eğilimleri, tutum ve davranışları, görüş, düşünce ve güdüleri de onun “duygusal yapısını” oluştur. Öte yandan, kişiliğin üçüncü yapısını, “amaç yapısı” oluşturur. Kişiliğin bu yapısı da, kişinin esas güdülerini sağlayan değerler dizisinden oluşur.

  • Kişiler Arası İletişim


Kişiler arası iletişim, “iki ya da daha fazla kişi arasında meydana gelen mesaj alışverişi”dir. Genel bir tanımlama ile, kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu iletişime, “kişiler arası iletişim” denir. Karşılıklı iletişimde bulunan kişiler, bilgi/sembol üreterek, bunları birbirlerine aktararak ve yorumlayarak iletişimi sürdürürler. Bir iletişim etkinliğinin, kişiler arası iletişim sayıla bilmesi için şu üç faktörün bulunması gerekir.

  1. Kişiler arası iletişime katılanlar, belli bir yakınlık içinde yüz yüze ilişki halinde olmalıdırlar.
  2. Katılımcılar arasında tek yönlü değil, karşılıklı mesaj alışverişi, dolayısıyla çift yönlü iletişim olmalıdır.
  3. Söz konusu mesajlar, sözlü ve sözsüz nitelikte olmalıdır.

Kişiler arası iletişim, küçük bir grup içinde veya iki insan arasında anlamların (sembol) iletilmesi ve bildi değişimi sürecidir. Mesajın yeniden sunumudur kitle iletişiminde mesajın iletilmesi için, mesaj uygun bir ekipmanla gelir. Söz konusu ekipman mesajın kodunun çözümüne elverişli olmalıdır.

  • Grup İletişimi

Grup iletişim sürecini tartışmadan önce grup kavramının ne anlama geldiğini açıklamak yararlı olacaktır. Grup, ortak amaç ve hedefi olan insanların hedeflerine ulaşmak için birbirleriyle etkileşimli, birbirlerinin farkında olan ve kendilerini bir grup olarak gören insan topluluğudur. Bizi bulunduğumuz ortamda etkileyen kişilerle bir grup oluştururuz. Bu, formel ya da informel, küçük ya da büyük, birincil ya da ikincil veya referans grubu olabilir.


Grup iletişimi grup içinde ortaya çıkar; başka bir ifadeyle grup iletişiminin yarıdan fazlası, grup içinde gerçekleşir. Her üye, grup içinde birbirine bağımlı durumdadır. Organizasyonlarda hiçbir iletişim sadece yönetici ve ast arasında olmaz; örgütsel iletişim aynı zamanda, grup iletişimini gerektirir. Grup iletişiminde başarılı olmak için bazı özel becerilerin bulunması gerekir. Organizasyonlarda grup üyeleri arasındaki uyumluluğu sağlayan faktör iletişimdir. Gruplarda iletişim merkezi ve merkezi olmayan bir biçimde ortaya çıkar. Merkezi iletişim biçiminde tek kişi, ağın neresinde olursa olsun, mesaj gönderme ve almada anahtar bi rol oynar. Tekerlek şeklindeki merkezi bir iletişimde bir kişi, merkezde bulunur ve grup iletişimini sınırlandırır. Tekerleğin merkezinde olan şahıs iletişim sürecinde yüksek bir bağımsızlığa sahiptir.


Merkezi olmayan (adem-i merkezi) iletişim biçiminde, ağın herhangi bir yerinde olan birinin, iletişimi kontrol etmesi veya merkezi bir rol oynaması söz konusu değildir. Merkezi olmayan iletişim biçiminde mesaj, ağlar yoluyla grup üyeleri arasında serbestçe dolaşır. Küçük gruplarda üç veya daha fazla insan, iletişim sürecinde doğrudan ve etkileşimli (interaktif)olarak iletişim kurar. Gruplar iletişimlerini yüz yüze kurabilecekleri gibi, bilgisayar tabanlı iletişim teknolojilerinden yararlanarak da, kurabilirler. Küçük grup iletişimi; örgütsel departmanlar, iş birimleri ve çapraz fonksiyonel takımlar arasında kurulabilir. Bir organizasyonda informel gruplar arasında da iletişimi kurabilir.


Grup iletişiminde grup üyelerinin iletişim etkinliğini arttırmak için takip edilecek bazı yöntemler vardır.

  1. Grup üyesi iletişimde sözleri ağzında gevelerse, söylenen şey önemli olsa bile söyleyiş biçiminden dolayı etkisiz kalır.
  2. Açıklamaları ifade ediş biçimi, tüm grubu içine alacak biçimde olmalıdır. Birey kendini vurgulamamalıdır.
  3. Grup üyeleri düşünceleri organize ederken, bunu grubun diğer üyeleriyle birlikte etkileşimli olarak yapmalıdır.
  4. Grup üyesinin düşünce ve görüşleriyle ilgili olarak söyledikleri, açık bir ihtiyaçla bağlantılı olmalıdır.
  5. Belli bir zamanda söylenenler, sadece belli bir konu ile ilgili olmalıdır.
  6. Söylenenlerin grup üyeleri tarafından anlaşıldığından emin olmak için, konuşma özlü ve üyelerin anlayacağı dille yapılmalıdır.