ÖRGÜT VE ÇATIŞMA: VIII.ÇATIŞMA SÜRECİ


VIII. ÇATI
ŞMA SÜRECİ

-->
Sosyal anlamda çatışma , birden fazla kişi ya da grup arasındaki ilişkilerden doğan bir süreçtir. Bu süreç içinde çeşitli adımları takip eder. Bu adımların her biri ayrı bir çatışma halinin göstergesidir. Literatüre göre çatışma terimi dört ayrı çatışma durumunu ifade etmektedir:
  • Gizli çatışma
  • Algılanan çatışma
  • Hissedilen çatışma
  • Açık çatışma

-->
Çatışma sürecini anlamak , çatışmayı yönetebilmenin ana öğesidir. Böyle olursa, etkin yönetim gerçekleşir ve çatışma kaynakları minimum seviyeye indirilebilir. Süreçle ilgili vurgulanması gereken bir husus ta çatışmanın yukarıda sözü edilen aşamaların hepsinden geçmeyebileceğidir. Yani, bir çatışmanın içindeki taraflar aynı anda aynı aşamada olmayabilirler. Örneğin, bir taraf harekete geçmişken diğer taraf algılama aşamasında olabilir. (Bumin, 1990, s.22)

-->
1. GİZLİ ÇATIŞMA

Sadece çatışma için gerekli koşulların mevcudiyetini ifade eder. Örneğin; kıt kaynakları elde etmeye yönelik bir rekabetin amaç farklılıklarının , bağımsızlık güdüsünün... varlığı gizli çatışmanın göstergesidir. (Baysal, 1996, s.303)

2. ALGILANAN ÇATIŞMA

Tarafların hepsi ya da bir kısmı çatışma koşullarını fark etmiştir. Algılayanlar , bastırma ya da dikkatini başka konulara yoğunlaştırma gibi savunma mekanizmalarını geçebilirler. Bastırma mekanizmasında ,çatışma ihmal edilir veya algılanma istenmez. İlerisi için tehdit kabul edilmez. Dikkat yoğunlaştırma mekanizması ise örgütsel sorunlar için söz konusu olur. normal olan örgüt tepkisi dikkati birkaç çatışmaya yoğunlaştırmaktır.

Karı – koca arasında televizyon yüzünden yaşanan çatışmaları düşünelim. Koca futbol maçı seyretmek isterken eşi televizyonun bulunduğu odada çalışmak istemektedir. Menfaatlerinin ortak olmaması çatışma çıkarır. Bunda etken olan her ikisinin de bastırma yolunu tercih etmeleridir. Çözüm ise, durumu sorun çözücü yaklaşımla algılamaları sayesinde gelir. Böylece menfaatler de birleşilebilir. Koca televizyonu kulaklıkla izleyebilir ve eşi de istediği sessiz ortamda televizyona sırtını da dönerek çalışabilir.(Bumin, 1990, ss.24-25)

3. HİSSEDİLEN ÇATIŞMA

Çatışmanın açıkça yaşanmasını ifade eder. Hislerin kaynakları olarak; kültür, eğitim, tecrübe , algılama süreci vs. gösterilebilir. Kaynağı ne olursa olsun, çatışma sürecinde hislerin önemi büyüktür. Hisler , çatışmanın başlamasına sebep olabildikleri gibi beklenen ya da başlamış çatışmaların önlenmesinde de rol alabilirler. Önemli olan durumun kişiselleştirilip kişiselleştirilmediğidir. Kişiselleştirme söz konusu ise karşı taraf tehdit edilir veya hakkında olumsuz karar verilir. Kişiselleştirme söz konusu değilse karşı taraf sorun yaratıyor olarak tanımlanır. Örneğin, “siz kötüsünüz” ifadesi kişiselleştirilmiş bir hissin ifadesidir. Bunun yanında, “senin düşüncen benimkinden farklı” ifadesi ise kişiselleştirilmemiş bir hissin ifadesidir. Kişiselleştirilen durumlar gerginlik yaratırken, kişiselleştirilmeyen durumlar sorun çözme metotlarıyla aşılabilir. Çatışmaya neden olan hisler insanın kişilik yapısından kaynaklanır. Kişilik yapıları zıt olan bir çiftin evliliğinin gerginlik içinde geçmesi bu konuya örnek olarak verilebilir. Kişilik yapıları ilişkileri ile ilgili hislerini etki edecektir. İşbirliğine ve ortak başarıya değer veren taraf, rekabete ve galibiyete değer veren tarafa göre çatışmayı daha az yaşayacaktır. (Bumin, 1990, s.26)

4. AÇIK ÇATIŞMA

Davranışta bulunan tarafın; karşı tarafın amaçları üzerinde yıpratıcı ve yıkıcı etkiler yaratması halidir. Açık çatışmanın en somut hali fiziki saldırılardır fakat toplumun davranış normları bunu yasaklamış olduğundan, açık çatışma hali genellikle bir tarafın diğerinin çalışmasını bilinçli olarak engellemesi şeklinde görülür. Örneğin; Aydın Bey, İhsan Bey’in amaçlarının gerçekleşmesine farkında olmadan engel olmaktadır. Eğer İhsan Bey, Aydın Bey’e davranışını çatışma sebebi olarak algıladığını belirtirse ve bu mesajı alan Aydın Bey davranışını değiştirmezse, olay açık çatışma halini alacaktır. (Baysal,1996, s.303)

ÇATIŞMANIN ÇÖZÜLMESİ

Bu aşamada amaç açık çatışmanın bitirilmesidir. Rekabet ve benzeri sebeplerden doğan çatışmaları çözmek basittir. Bu çözümün kuralları mevcuttur ve kurallar sonucu ulaşmayı sağlar. Yıkıcı etkisi yüksek çatışmaların çözümü içinse acil stratejilerin geliştirilmesi gerekir. Bu stratejilerden bazıları; kazan-kaybet, kaybet-kazan, kaybet-kaybet ve kazan-kazan stratejileridir. (Bumin,1990, s.27)

ÇATIŞMANIN SONUCU

Çatışmalar çözümlenmiş olsalar bile tarafların ilişkileri, tutumları, hisleri, amaçları, kaynakları vs. üzerinde etki bırakırlar. En az zararla çıkılan sonuç basit rekabetin sonlandırılmasıdır. Çatışmanın sonuçları taraflardan en az biri için genellikle olumsuzdur. Açık mağlubiyet, muhalefet duygusunu arttırır ve yeni çatışmalara zemin olur. Mağlup taraf kazanmaya çabalar. Bu çabalar, taraflar arası güveni ve iletişimin sağlığını zedeler. Çatışma anlaşma ile sonuçlanmışsa, yapılan anlaşma muhalif duyguların etkisinde yürüyecektir. Her bir taraf yaptığı fedakârlığın diğerinden fazla olduğunu düşünecektir. Taraflardan tam anlamıyla kaybeden olmadığı halde yeni duruma dirençler görülebilecektir. İleride yapılabilecek anlaşmalarda daha iyi şartlarda pazarlık yapma isteği de taraflar arasındaki güvenin ve iletişimin sağlığının tahrif olmasına sebep olacaktır. (Bumin,1990, s.28)

Bahsedildiği gibi çatışma, sosyal hayatın ayrılmaz bir parçasıdır. Sosyal yaşam sürecinde; değer yargılarının, inançların, algıların farklılaşması sonucu çatışmaların görülmesi kaçınılmazdır. Çatışmanın sonucunun olumlu yada olumsuz olması çatışmanın yönetim şekline bağlıdır. Kırgınlıklar, bozulan iletişim, düşen verimlilik gibi göstergeler kötü yönetime işarettir.

Globalleşen dünyanın değişmeyen tek özelliğinin değişim olduğu kabul edilirse; bireylerde ve örgütlerde farklılığın artması sonucu çatışmalar yaşandığı gerçeği bir kez daha ispatlanacaktır. Değişim ve çatışma ürkütücü olarak algılanan kavramlardır. Ürküntüye çatışmanın, olumsuzluk, düşmanlık ve acı gibi kavramlarla beraber anılması sebep olur. Bilinmelidir ki değişim durmadıkça çatışmaların durması mümkün olmayacaktır. Çatışma kaçınılmaz olduğuna göre yapılması gereken olumlu sonuçlarını kullanabilmek ve olumsuz sonuçların yıpratıcı etkilerini önleyebilmektir. (Karip, 1999, s.2)

0 yorum:

Yorum Gönder